18 Temmuz 2012 Çarşamba

Tarihin İzinde - Side Antik Kenti






Uzunca bir aradan sonra tarihi Side antik şehrinden çektiğim karelerle karşınızdayım...
Side, Antalya kent merkezine 78 km mesafede Manavgat ilçesine bağlı bir turizm beldesidir.

Antalya'nın  belki de en eski turizm merkezi olan Side, Manavgat'a bağlı olmasına rağmen beldesi olduğu ilçeyi bir çok açıdan geride bırkmış durumdadır.Side'nin ve Side'lilerin ilçe olma taleplerinin artık biran önce karşılık bulması gerekliliğini bir kez daha buradan duyurmuş olalım. 

İ.Ö. 7. yüzyılda Batı Anadolu'da yaşayan Kymeliler tarafından kurulduğu söylenen Side, o yıllarda kullanılan yerel dilde 'Nar' anlamına gelmektedir. Nar, Anadolu'nun bereket sembollerinden olup Roma İmparatorluk dönemine dek şehrin sembolü olarak Side sikkelerinde de kullanılmıştır.

Side'deki kalıntılar, 1947 yılında İstanbul Üniversitesi'nde görev yapan merhum Prof.Dr.Arif Müfit Mansel ve ekibinin yaptığı kazılar neticesinde gün ışığına çıkarılmıştır.Bu tarih, kendi halinde bir köy olan Side'nin, bir anda tüm dünyanın ve arkeoloji meraklısı turistlerin ilgisini çekmeye başlayarak,tanınan bir turizm beldesi haline gelmesinin de başlangıcı sayılabilir.Yani Side, günümüzdeki popülaritesini, denizi, kumun ve birbirinden ünlü turistik tesislerinden önce  Roma imparatorluğu'ndan kalma tarihi kalıntılara borçludur diyebiliriz. 

Side tarihi kalıntıları içindeki Apollon Tapınağı, bulunduğu konum ile günümüzde antik şehrin sembolü niteliğindedir.Denizden gelen yabancıları karşılar gibi  olanca ihtişamı ile beş sütun üzerinde yükselen tapınağın kapısı, gün batımında oldukça güzel fotoğraf vermektedir.


Turizm sezonunun yoğun olmadığı kış aylarında daha rahat fotoğraf çekme imkanı sunar Side antik kenti.Yaz sezonunun başlamasıyla çoğalan turistler, özellikle gün batımı saatlerinde bu muhteşem mimariyi fotoğraflamak için buraya akın etmektedir.


Fotoğraf için kesinlikle kış sezonu tercih edilmelidir. Aksi taktirde fotoğraf çekmek ve çektirmek için orada bulunan ziyaretçilerin kadrajınıza girmesi neredeyse kaçınılmaz olacaktır. Madem kaçış yok, o halde o ziyaretçileri mümkün olduğunca estetik bir şekilde, konu bütünlüğünü bozmayacak bir kompozisyonla fotoğraflamanın yolları aranmalıdır...


  Canon Eos 7D - Sigma 10-20


Çekim Hikayesi :
Tanımadığım kırmızı elbiseli bayanı az ilerden gördüğümde kafamdaki kompozisyon hemen oluşuvermişti. Geniş açı lens kullanarak ön planda kırmızı elbiseli modeli, arka plandaki tarihi  sütunlu tapınak kalıntılarını izlerken çekecektim. İlgi merkezi, gerek rengi gerekse kadraj içinde kapladığı alan itbariyle kırmızı elbiseli model olacağı için arka plandaki insan kalabalığı bir nebze olsun unutulacaktı... Bir süre oyalandıktan sonra kadraj ve kompozisyon hemen hemen tamamdı. Bir tek çekim anında modelin duruşuna nasıl müdehale edebileceğimi düşünüyordum ki modelim olan kırmızı elbiseli bayan, sol omzunun üzerinden doğru sütunlara bakmak için kafasını çeviriverdi ve    'Klick'...

Tek atışta istediğim kare ve deklanşör sesi ile bana dönen modelime bir teşekkür gülümsemesi...






Oldukça büyük bir alana yayılmış bir açık hava müzesi görünümündeki antik şehir, iç kısımlarda farklı güzelliklerle karşımıza çıkmaya devam ediyor... Birçok antik kentte görmeye alıştığımız ihtişamlı sütunların arasında ilerlerken, üzerine basarak yürüdüğümüz devasa taşların nasıl taşındığı ve buraya nasıl yerleştirildiğini hayretler içinde izlerken, yolun iki tarafında açmış olan kırmızı gelincikler, binlerce yıllık tarihi kalıntıların arasında bile hayatın devam ettiğini hatırlatır gibiler..  





Canon Eos 7D - Sigma 10-20


Agora, şehirle ilgili tüm politik,dini,ticari her türlü faaliyetlerin gerçekleştirildiği, tüm kamu binalarının etrafında sıralandığı kudretli yapı. Günümüze gelebilen duvarları, devletin gücünü göstermesi açısından önemli...









Hastane binasının duvarlarının yıkılmış kısımlarından antik şehri fotoğraflarken ışık ölçümünü asıl çekmek istediğimiz, dışardaki aydınlık alandan yaptığımızda yıkık duvarlar fotoğrafımıza doğal çerçeve oluşturmakta.




Canon Eos 7D -Canon 24-105 f/4 L


Sıcak yaz akşamlarında Side çarşısında akan insan seli... 

Kimi günbatımında lezzetli bir yemek peşinde, kimi hediyelik eşya satan birbirinden renkli vitrinleri izleyerek akşamın keyfini çıkartmakta. Burada gezerken turizme yeni başladığım yıllar aklıma geldi. 1990 yılıydı Alman ve İngiliz turistlerin sayısının çokça olduğu, avrupa ülkelerinin krizle tanışmadığı yıllardı. Herşey dahil sistemi henüz keşfedilmemiş, para harcayan turist sebebi ile çarşı esafının  yüzünün güldüğü güzel yıllardı...Her geçen sene sayı arttı... Otel sayıları,yatak sayıları, gelen turist sayıları... Sonra daha önce bilmediğimiz,alışık olmadığımız bir turizm hareketi başladı... Para harcamayan, otelinden çıkmayan, güzel ülkemizin doğal güzelliklerinden bile bi haber olarak geldiği gibi havuz, deniz ve açıkbüfe meraklısı geldiği gibi otele giren ve dışarıya adım atmadan ülkesine dönen bir turist kitlesi...

Kalabalığı arkamızda bırakıp ana cadde boyunca otoparktaki aracıma doğru yavaş adımlarla yürürken ardımda bıraktığım kalabalığın fotoğrafını çekmek istedim birden. Bu kalabalığı,sanki bir borudan akan su gibi cadde boyunca akan insana selini fotoğraflamalıydım...Caddenin üst tarafı eğimden dolayı güzel fotoğraf imkanı veriyordu. Kalabalığa aldırmadan deklanşöre bastım.

Hava yavaş yavaş kararırken veda vakti gelmişti. Antalya'ya kadar 78 km direksiyon sallayacaktım.
Hoşçakal Side, hoşçakal Apollon...

Daha uzun yıllar ayakta kalmalı bu antik şehir, ayakta kalmalı ki bizden sonraki nesiller tarihte yaşanmış olanları kitaplardan değil, tarihin tam içine daldıkları bir rüya gibi görerek,yaşayarak öğrenebilsinler...




Not: Fotoğrafların üzerine tıklayarak daha büyük boyutta izleyebilirsiniz...